Sesli Makale

Elest Bezminden 21. Yüzyıla Ses 

0

 

Elest Bezminden 21. Yüzyıla Ses 

Dünya tarihi boyunca insanın musikiye olan ihtiyacı ve düşkünlüğü çeşitli şekillerde tezahür etmiştir. Günümüze ulaşan veya ulaşmayan hemen tüm müzik aletlerinde, enstrüman ne kadar ilkel ve onu ortaya koyan akıl ne kadar basit olursa olsun ahenkli ses hedeflenmiştir. Seste elde edilen harmoni ile yalnızca eğlence amaçlanmamış, bu harmoni evrendeki sonsuz ritmin bir numunesi olarak kabul görmüştür. Ebediyetin insanın henüz keşfedilmemiş ruhuyla olan bağının tespiti ve ifşası noktasında müzik, çağlar boyunca başvurulan bir metot olmuştur. Bu bağlamda düşünüldüğünde gerek yerel gerek ilahi kaynaklı olsun, din ile musiki arasında oldukça kuvvetli bir ilişki söz konusudur. Bilhassa kutsal metinlerin kendilerine özgü okuma şekillerinde ve dini törenlerde yerine getirilen birçok ritüelde musikinin insan üzerindeki etkilerinden bahsedilebilir. 

İslam’da musikinin konumuna, nasıl değerlendirildiğine ve pratikte ne şekilde yorumlandığına değinecek olursak, bu husustaki yaklaşımların iki temel çizgi üzerinde şekillendiği söylenebilir. Hatta birçok fakih ve mutasavvıf tarafından tartışılan İslam’da musiki konusunda üretilen teorilere ve verilen fetvalara bakıldığında birbiriyle çelişen iki kutuptan söz etmek mümkündür. Bir yanda fakihler tarafından kesin iddialarla reddedilen musiki, diğer bir yanda uluhiyetin her alana nüfuzu ilkesinden hareketle mutasavvıflar tarafından kutsallaştırılan ses. Sufiler musikiyi semanın (ses) bir alt dalı şeklinde değerlendirmiş ve evrendeki her sese, dolayısıyla müziğe de ilahi bir anlam yüklemişlerdir. Kimi mutasavvıflar bu konuda oldukça tartışılan yorumlar getirmiş, kilise çanlarından çıkan sesin dahi ilahi kimliğe sahip olduğunu ileri sürmüşlerdir. 

Sema teorileri arasında en ilgi çekici olanlardan birisi ilk olarak Cüneyd-i Bağdadi tarafından öne sürülen Bezm-i Elest teorisidir. Bu teorinin temelleri Araf Suresi 172. ayete dayanır: “Rabbin Âdemoğulları’ndan -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? “Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz.” Cüneyd-i Bağdadi ve daha sonra bu görüşü benimseyen çeşitli tasavvufi geleneklere göre musikinin insan üzerindeki tesirini elest bezminde yaratıcı ile yapılan sohbetin kalplerde bıraktığı haz ile açıklamak mümkündür. Müzik insana ruhlar aleminde verilmiş o ahdi anımsatır, bu sebeple kalp mutmain olur. Bu hakikati özümsemiş olan kimseler için ise seste ritim ve uyum aranması gerekmez, evrendeki her ses O’na işaret eder.

Musikiye en çok önem verilen İslam tasavvuf tarikatlarının başında Mevlevilik gelir. Mevlana, Mesnevi’sinde İbrahim bin Ethem’in ruhani alemdeki ilahi hitabı özlemesi sebebiyle rebab (Orta Asya’da yaygın olan telli bir enstrüman) dinlediğini kaydeder. Ancak bu takım görüşlerin yalnızca İslam literatüründe var olduğunu söylemek yanlış olacaktır. Bugün hala tüm dünyada etkisini sürdüren önemli düşünür Pisagor’un sese dair öne sürdüğü fikirler de bu hususta oldukça dikkate değerdir. Pisagor, feleklerin hareketleri sırasında ortaya çıkan nağmeleri işittiğini dile getirir. Pisagor’un bu düşüncelerine Abbasi Devleti zamanında anonim olarak faaliyetlerini sürdüren İhvan-ı Safa adlı felsefi topluluğunun risalelerinde de rastlarız. İhvan-ı Safa, bu düşünceleri bir adım ileriye taşıyarak göklerin ve gezegenlerin hâlkında bulunan işitme duyusunu Pisagor’un iddia ettiği göklerden gelen sese delil olarak öne sürerler. İhvan-ı Safa’ya göre yeryüzünde müzisyenin ürettiği her ses, canlılara ruhlar ve gezegenler aleminin mutluluğunu hatırlatır. Bu sebeple müzik insan ruhu üzerindeki etkisini yüzyıllardır korumaktadır.  

Ses ile insan arasındaki ilişkinin sırrını muhafaza ettiği muhakkaktır. İslam tasavvuf geleneğinde ortaya atılan bu ve benzeri teoriler getirdikleri açıklamalar sayesinde birçok taraftar toplamış, çeşitli gelenekler tarafından benimsenmiştir. Bu teorilerin nasıllığı tartışmaya açıktır, ancak müzik dinlerken hep adını koyamadığı bir şeyleri özleyen, bazen uzaklığıyla hüzünlenen, bazen hatırasıyla sevinen insan ruhunun bu haline tatmin edici bir açıklama getirmişlerdir.

Kaynakça:

Uludağ, S. (2017). İslam ve Musiki. Dergah Yayınları.

Çetinkaya, Y. (2016). Müziği Düşünmek. Büyüyen Ay Yayınları.

katman

How To Get Unlimited Cash And Coins In Dream League Soccer For Free

Önceki

Cómo Anclar El Explorador De Archivos A La Barra De Tareas

Sonraki

hoşunuza gidebilir

Yorumlar

CEVAP BIRAKIN

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha Fazla Sesli Makale