İstanbul’un en Talihsiz Olayı: Latin İstilası
İstanbul’un başına gelmiş en talihsiz olay birçok tarihçiye göre 1204 yılında dördüncü haçlı seferleri sırasında meydana gelmiş Latin istilası ve bunun sonucu olarak İstanbul merkezli kurulan Latin Krallığı olmuştur. Yaklaşık 57 yıl süren bu dönemde, o zamanlar Konstantinopolis olan şehirde çok şiddetli yıkımlar gerçekleştirilmiş ve bunlarla şehrin bütün çehresi değişmiştir. 1204-1261 yılları arasında Konstantinopolis’te kurulan Latin Krallığı İstanbul’un, ve Bizans’ın geleceğini etkilemiş ve şehrin tarihinde ciddi bir felaket hadisesi olarak yer almıştır.

Haçlı Ordusunun Konstantinopolis’e Girişi, Eugène Delacroix, 1840, Musée du Louvre, Paris.
Avrupa’dan yola çıkan Haçlıların asıl amacı Kudüs’teki kutsal toprakları geri kalmak ve müslümanlarla savaşmaktı, ancak yolları Doğu Roma’nın başkenti İstanbul’a da düştüğünde işin rengi tamamen değişmişti. Dördüncü haçlı seferi, kendilerince düşmana karşı kutsal bir amaç adına seferberlik düzenleyen Katoliklerin bir başka hristiyan devlet olan ve dindaşları Doğu Roma’yı, yani Bizans’ı, yağmalamaları ve başkentlerinde yarım asırlık bir krallık kurmalarıyla neticelenmişti. İki hristiyan devletin böyle bir sonuca varması ise tarihsel süreç ile mümkün olmuştu. Buna göre, arka planda dönemin politik gelişmeleri dışında da batıda Kutsal Roma İmparatorluğu ile doğuda Bizans; kültür, dil ve hatta dini itibariyle zamanla birbirinden bambaşka iki devlet haline gelmişti. Öyle ki Roma’nın iki yakasındaki fark dördüncü yüzyıl itibariyle gittikçe daha da derinleşmiş ve artık karşılıklı bir nefret halini almıştır. Dördüncü Haçlı seferinde Katolik ve Latin Avrupa’nın Ortodoks Hristiyan ve Yunan kültürü temsilcisi Bizans başkentini yağmalaması iki devletin arasındaki ayrımın belki de en somut sonuçlarından biri olmuştu. Başkentini kaybeden Bizans İmparatorluğu da bu periyotta büyük bir gerileme dönemine girmiş, 1261 yılında Konstantinopolis’i geri alsa da gücünü yitirmiştir.

Haçlıların İstanbul’u Fethi, 15. Yüzyıl
Yarım asırlık Latin Krallığı periyodu İstabul tarihi için yağma, yıkım ve zarar olarak kayıtlara geçmiştir. Bu sürecin başlangıcında Marmara Denizi üzerinden önce Kadıköy ve Üsküdar taraflarına gelen Haçlı ordusu kısa süre içinde taarruza geçmiş ve Galata’ya gelmişlerdi. Buradan Venedik’in tedarik ettiği gemilerle Haliç’i kapatmışlar ve Haçlı ordusu aynı anda kara üzerinden de atlı birliklerle saldırmaya devam etmişlerdi. Bu şekilde Galata surlarının büyük bir kısmını kendi kontrollerine almışlar ve şehre resmen girmişlerdi. Latinler geçtikleri bölgeleri ateşe veriyorlar ve binaları ayırt etmeden yıkıyorlardı. Bu dönemde Tarihi Yarımada’da bulunan ve Konstantinopolis’e gelen müslüman tüccarlara tahsis edilmiş bir camii de kundaklanmıştı ve alevleri şehrin kalbi Ayasofya’nın bulunduğu bölgeye kadar gelmişti. Yangınlar günlerce sürmüş ve şehirdeki birçok eser kül olmanın eşiğine gelmiştir.

Venedikliler Konstantinopolis Surlarında, Domenico Tintoretto, 16. yüzyıl
Bizans ordusu bir yandan tahttaki belirsizlikler bir yandan da askeri yetersizlikleri ile Haçlılara karşı harekete geçmiş ama hiç başarılı olamamışlardı. Haçlılar şehri yağmaya geçtiklerine ise hiçbir şey dinlemeden Konstantinopolis’i tahrip etmeye başlamışlardı. Lahitler açılmış, kiliselerin ve binaların içindeki değerli eşyalar arabalara bindirilip Batı Roma’ya gitmek üzere yola çıkarılmıştı. Pahada yüksek ve ağır çeken madeni heykeller ve unsurlar eritilmiş ve bu şekilde bineklere bindirilmişti. Bu dönemde İstanbul’dan çalınan birçok eser bu yollarla ve gemilerle Avrupa şehirlerine götürülmüştür. Örneğin bugün Venedik’te San Marco Kilisesi önünde replikası bulunan at heykelleri bu dönemde Hipodrom’da bulunan Bizans İmparatorluğu locasından kaçırılmışlardır. Orijinalleri bugün kilise içinde koruma altındadırlar. Haçlıların şehri yağmalaması üç günden fazla sürmüştür ve en çok tahribat kiliselerde gerçekleşmiştir. Bizans İstanbul’u için maddi ve manevi bir değer arz eden çok fazla unsur ya kaçırılmış, ya kundaklanmış ya da bir daha tamir edilemeyecek surette yıkılmıştır.

San Marco Kilisesi’nde İstanbul’dan götürülen at heykellerinin orijinali ve replikası.
Bugün İstanbul’da 57 sene boyunca kendi krallıklarını kurmuş olan Latinlerin hiçbir izine rastlayamıyoruz, çünkü Haçlılarla başlayan bu yıkım periyodunda Latinler şehirde kendilerine ait bir eser yapmamışlardır. Bunlar haricinde ise araştırmalar ve kazılar yapıldıkça Venedikte ve Avrupa’nın başka şehirlerinde yıllardır var olan heykellerin ve sanat eserlerinin aslında yine Bizans dönemi İstanbul’undan oraya götürüldüğü ortaya çıkmaktadır. Örneğin bunların arasında en ilginci ev en dikkat çekeni yine San Marco Kilisesi’nin bir köşesinde mevcut olan dört imparator heykelidir. Bu heykel Roma’nın ilk dönemlerinde imparatorluğun dörde bölündüğü Tetrarşiperiyodundaki imparatorların beraber gösterildiği, ve imparatorluğun birlik beraberliğini simgeleyen bir eserdir. Ancak heykeldeki bir imparatorun ayağı eksiktir. Asıl ilginç olan durum da imparatorun kayıp ayağının kısa süre önce Laleli’de yapılan bir kazıda ortaya çıkmıştır. Bunun gibi birçok eser zamanla araştırmalar ve kazılar sonucu ortaya çıkmaktadırlar.
1261 yılında Anadolu’da küçük bir beylik olarak kalan Bizans gücünü toplamış ve şehri kuşatarak tekrardan Latinlerin elinden almıştır. Ancak şehrin Bizans elinde durması yine uzun sürmeyecektir. Nitekim 15. yüzyıl ortasında da şehir Müslümanların eline geçecek ve Müslüman bir kimlik kazanarak İstanbul tarihine yeni bir sayfa açacaktır.
Latin İstilası İstanbul’un tarihinde oldukça talihsiz, barbarca ve vahşi bir saldırı olarak geçmiştir. Tahribatların üzerine hiçbir tamirin yapılmaması, şehirde kendi kültürlerini gösterecek bir eser dahi yapmamış olmamaları da hem bu dönemin kent tarihi için ciddi bir zayiat olduğunu destekler.
Kaynakça:
- Semavi Eyice, “Bizans İmparatorluğu’nun Çöküşünün Başlangıcı”, Divan İlmi Araştırmalar Dergisi sayı 16, sf 183-208
- Filip Van Tricht, The Latin Renovatio of Byzantium, Leiden: Brill, 2011
Yorumlar